Bazen insan uzaklaşır gider kendinden öylece. Hani meşhur
laflar gibi falan da değil: “Bendim ama kendimi dışarıdan izliyordum sanki” Hiç
öyle değil. Yok gibi, kaybolmuş gibi, silinmiş gibi, sanki “yok kişilerin”
arasına katılmış gibi.
Bir an varlık gösterme çabası, bir an unutulup gitme isteği
ikilemi arasında geçen günler bilir misiniz?
Sıklıkla varlığınızı sorguladığınız, amaçlarınızdan,
kendinizi var ettiğiniz şeylerden çokça uzaklaştığınızı düşündüğünüz zamanlar…
Yüzünüzün yansımasına oldukça yabancı olduğu zamanlar, bu nedenle
bütüne değil, illa bakmak gerekiyorsa detaylara bakıp bütünlüğünden koparmaya
çalıştığınız zamanlar. Detaylarda kaybolmaya yazgılanmak bütünden kaçısın, o
yabancı yüzden ırak olabilmenin tek çıkarıdır çünkü.
Kendine gelmeye çalışmak, kendini toplamaya çalışmak,
kendinde toplanmaya çalışmak zordur. Olağanüstü Hal Dönemlerinde toplanma hakkı
yoktur çünkü. Hem de öyle üst bir erk nedeniyle değil, kendi
engellerinizle.
İçe dönmek de zordur, çünkü son çıkış noktası geçilmiştir
artık. Hem de karayollarının duygusal uyarıları gibi bir uyarı da vermemiştir
size: Köprüden Önce Son Çıkış. Bir bakmışsınız köprüdesiniz işte.
Gemileri yakmak gibi değildir köprüde bulmak kendini. Biri
tercih edilendir, biri tercih ettirilen. Birinde karar veren sizsinizdir,
birinde başka şeyler… Size düşen köprüde yol almaktır artık çarpa çarpa, incine
kalka.
Kah düz gitmeye çalışarak tüm dikkatinizi yola verirsiniz
kah yoldan sapıp vura vura ilerlersiniz. Hep vursanız sonu vardır, hep dümdüz
gitseniz de…
Bir öylesine bir böylesine karar vermek ise ölümcül olmasa
da süründürücüdür, içten içe tüketicidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder