Hakkımda

Fotoğrafım
Şimdiye kadar İstanbul’da yaşadı, orada da doğdu . Toplamda 12 yılını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi koridorlarında geçirdi. Sosyolojide yaptığı yandal sırasında yoğun oryantalizm ve Said tartışmalarının etkisiyle yüksek lisans tezini medyada oryantalizm üzerine yaptı. Doktorada kafasından türlü çeşitli konu geçişi sonrasında yeni medyanın toplumsal etkileri üzerine çalıştı ve bu konuda çalışmayı sürdürüyor. Takıntılı bir biçimde iletişime erişmede eşitsizlik üzerine konuşup duruyor. “Ne var canım onlar da erişseydi” karşı çıkışlarını duydukça çıldırıyor. O anlarda bir ejderha gibi ağzından ateş püskürtmek istiyor. İletişim sosyolojisine ilgi duyuyor ve bilimin, ticaret için değil toplum için olduğuna inanıyor. “Yaptığından hoşnut olan bir öğretim elemanı emekliye ayrılmalıdır” sözünü benimsiyor, o yüzden yazdığı her şeyi iki gün sonra beğenmiyor.

26 Eylül 2017 Salı

Bu Yaz Ne Yaptığınızı Biliyorum

Benim yaşıtlarımın iyi bileceği bir başlık. “Geçen Yaz Ne Yaptığını Biliyorum”, “Geçen Yaz Ne Yaptığını Hala Biliyorum” şeklinde devam eden ve neredeyse bütün yaz televizyonda yayınlanan gerilim filmi serisi.

Şimdi zaten herkes herkesin ne yaptığını biliyor. Şeffaf yaşamayanlarınkini ise bilemiyoruz o ayrı. Tercih meselesi olduğundan elbette ki kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı yok, bu yazı da öyle bir yazı değil. Aksine belki de kendini şeffaflaştırma yazısı.

Genel olarak yaz nasıl geçmiş? Bir göl varmış mesela, gitmeyen kalmamış oraya. Düğünler dernekler. Yaz gelince düğünsüz derneksiz olmuyor. Evlilik teklifleri. Ramazan, iftar sofraları, bolca dualar, Kurban’la gelen bazı et fotoğrafları. Saçını değiştirenler, sevgilisinden ayrılanlar, yeni biriyle tanışanlar, aşkını ilana edenler, evlilik yıldönümleri, çocuk doğumları, işe girenler, işten çıkanlar, ev değiştirenler, üniversite kazananlar. Hayatta neler oluyorsa işte, benim “timeline”ıma yansıyanlar. Bir de bence yansımaması gerekenler var, Hacc fotoğrafları gibi. Ama o ayrı bir yazı konusu olarak şöyle bir yerde dursun.

Ben ne yaptım onu yazayım istedim biraz. Bir yangın yerinin ortasında kaldıktan sonra farkındalıklar oluşturmaya başladım kendime mesela. Öyle bir yazmak istedim, belki sizin de işinize yarar.
Kendimi çevreci belgeseller izlemeye verdikten sonra kimyasallarla savaşa girdim. Bir süredir “ya bu deterjan, yumuşatıcı bu kadar zaman nasıl hala kokuyor” sorumun ne kadar doğru olduğunu kavrayıp evden tüm temizlik malzemelerini defettim. Ev güzel koksun diye ne kadar zehir varsa oraya buraya sürdüğümüzü fark ettim. “Ne yapıyorsun?” diyebilirsiniz, “Ne yani temizlik için ne kullanıyorsun?” Ekolojik olanları. Lüks tüketim gibi gelebilir ilk okunduğunda ama değil, çok uygun fiyatlı şeyler bulabilirsiniz. Hem kendinize zarar vermezsiniz böylece, hem de doğaya daha saygılı olabilirsiniz. Evde de yapabilirsiniz, internetten biraz bakarsanız tariflere rastlayacaksınız. Hiçbir şey olmuyorsa Arap sabunu kullanabilirsiniz. “Iyyy Arap sabunu mu?” diyebilirsiniz, ben de öyle diyordum, artık demiyorum. Evinizde yok çam, yok leylak, yok okyanus kokusu salan şeylerin içeriğine bir bakmanızı tavsiye ediyorum.

Kozmetik konusunda henüz vazgeçemediğim bir iki şey dışında aynı yolu izledim. Krem, diş macunu değiştirdim. Makyaj yapmaya çok meraklı olmadığım halde makyaj malzemesi ve parfüm konusunu henüz halledemediğimi utanarak söylemeliyim.

Diğer yandan mutfak tüketim alışkanlıklarında yaptığım değişiklikleri biraz daha geliştirmeyi başardım. Uzun süredir yoğurt mayalıyordum, o alıp yediğiniz yoğurt, yoğurt değil, söyleyelim. Tuhaf bir şey olabilir ancak o. Endüstriyel tavuktan uzaklaşalı, “ya bir güzel tavuk bulup yesem” diyeli epey oluyor. Hayır vejeteryan değilim, ve üzgünüm ki olmaya niyetli de değilim.

Çalışma sebebi ile vakit bulup pazara gidemediğimden genellikle ve bir de bu ara sık yaşamış olduğum sağlık sorunlarından anne baba desteğiyle taze sebze ve meyveye daha ulaşabilir olmaya başladım. Özellikle özen göstermeye çalışıyorum. Market yerine, pazarı tercih ediyorum. “Aaaa, pazara mı gidiyorsun” diyenlere “evet, gidiyorum, arabam da var hem de” diyerek cevap veriyorum ve pazara gitmenin neden yadırganacak bir şey olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Lakin bu insanların “evde yemek mi yapıyorsun?” sorusu sorduklarını düşününce bu soru normal kalabiliyor tabii.  

İnternetten de alıyorum, üreticiden tüketiciye satış yapan ve çok taze sebze, meyve gönderen siteler de mevcut. Ve bir de herkesin sahip olamayacağı iki güzel arkadaşım var. Hiç üstüne vazife değilken arada geçerken bahçesinde yetiştirdiği meyvelerden ve güzel tavuklarının yumurtalarından bana bırakan Seyfi. Malatya’dan bilumum meyve kurusu taşıyan Sabine. Daha bir de sebze kurularım gelecek Fadime teyzemin kendi kuruttuğu. Teyzemin köyden yolladıklarını unutmamam gerek. Eşimin amcasının taşıdığı balı ve pekmezi de. Bizim böyle eş dost yok diyorsanız, demeyin, emin olun ulaşacağınız yer bulursunuz. Mesela nohut ve fasulyenizi Ovacık Belediyesi’nden alabilirsiniz, hem köylüye destek olursunuz hem de çocukların okumasına katkı sağlarsınız.

Benim gibi reçel seviyorsanız, dışarıdan almaktansa evde yapabilirsiniz. Gözünüzde büyüdü değil mi? Reçel yapmak mı? Benim de büyüyordu, “ay onunla mı uğraşacağım” diyordum. Çok fazla zamanınızı almayacağına emin olabilirsiniz, bir deneyin. Bir şey üretmenin ne kadar keyifli olduğunu keşfedeceksiniz. Başarısız olabilirsiniz, ama yine deneyin. Karşılaşacağınız en kötü sonuç sulu olması olabilir, yoğurda katar yersiniz, böylece meyveli yoğurt yaparsınız seviyorsanız. Olmadı tatlının içine koyarsınız. Ziyan etmek yerine, değerlendirmenin keyfini yaşarsınız. Çöpe attığımız o kadar şey var ki, ziyan olan. Oysa attığımız şey sadece o attığımız değil, emek, hem de kaç kişinin. Bunu düşünürseniz gerçekten içiniz sızlar. Küflenen ekmekleri atıyorsunuz değil mi? Kırıntı yapın cama koyun, kuşlar yesin, kafanızı çevirince onları görüp sevinebilirsiniz. Haa, “cama pisliyorlar ya” diyorsanız, siz zaten tüm söylediklerimi boşverin.

Turşu seviyorsanız, turşunuzu da yapmayı önereyim. Evet evet, bildiğiniz kış hazırlığı yapıyoruz yani, hani eskiden hayat bilgisi kitaplarında olduğu gibi. İlk denemem olan turşum henüz olmayı bekliyor, nasıl bir sonuçla karşılaşacağımı henüz bilmiyorum. Sabır eğitimi sayılır, kendisini bir ay bekleyeceğim, sonra kavuşacağız birbirimize. Beklemek… Ne zor bir kelime değil mi, günümüz dünyası için. “Marketten alırım ya” diyebilirsiniz, evet alabilirsiniz. Ancak sadece turşu değil, pek çok ıvır zıvır da almış olursunuz onunla birlikte. “Ayy bu da organik teyze olmuş” deyip dalga geçebilirsiniz, önemli değil, ben de dalga geçiyorum kendimle.

Bunlara nasıl zaman buluyorsun diyebilirsiniz. Bu yaz zamandan bol çok az şeyim oldu diyebilirim. O da bana bunları öğretti. Ama zamanımın daha kısıtlı olduğu zamanlarda da yapabileceğimi  gösterdi. Film izlerken bir yandan yapabilirsiniz çünkü bunları, ya da kafanızı dağıtmak için de. Ya da alışveriş merkezinde aylak aylak gezdiğiniz zamanları buna ayırabilirsiniz. Gerçekten ürettiğinizi görmek keyif verecek.

Şimdi bir de salça tarifi bekliyor olabilirsiniz. O kadara girmedim henüz, annemin yaptıklarını tüketiyorum. Ama sıcaklarda içmek için meyve suyu tarifi verebilirim. Yumuşamaya başlayan, yiyemeyeceğiniz meyveleri atın tencereye kaynatın, ben şeker koymuyorum, isterseniz koyun, süzün için. Bu kadar. Evet içimde bir Derya Baykal büyüttüm bu yaz.

Evde çiçek bakmaktan çok haz etmezdim ama evde geçirmek zorunda kaldığım uzun zamanlar olunca annem elinde üç beş saksı ile gelip balkona dizdi, “al renkli renkli bakarsın” diyerek. Sevdim kendilerini, mevsimlik olanlar bana veda etti ama diğerleriyle birlikteyiz. En çok cüce narı seviyorum galiba, iki tane meyvesi var şimdi. İşlevsel olarak nane var, salataya koymak için güzel oluyor. Baktınız canınız koymak istemiyor o zaman kurutup ufalıyorsunuz, kuru nane olarak size hizmet vermeye devam ediyor, diyorum ya işlevsel. Bir de çok acı çıkmış olan küçük biberlerim var, acı sevmeme rağmen bana bile acı geliyorlar, oldukça babama veriyorum.

Ve son olarak şimdiye kadar yapmadığım şeyi artık yapıyorum ve çöplerimi ayırıyorum. Doğa için yapabileceğiniz en basit şey. Bunu yaptığınızda aslında ne kadar az çöp çıkardığınızı fark edeceksiniz. Dönüşüm konusunda camları kumbaraya atma hassasiyetim uzun zamandır olmasına rağmen, diğerlerine bu kadar hassas davranmamıştım. Biraz da arkadaşım Yeşim sayesinde “e ben de yapayım bari” diyerek başladım. Bu da dönüşür, bu da dönüşür… E neredeyse herşey dönüşür. Suların pet şişeleri, bu kadar ekoloji vs dediğim halde sigara içtiğim için sigara kutuları, yumurta kapları, plastik poşetler, kese kağıtları, paketli gıda almamaya özen göstermeye çalışsam da her yerimiz bunlarla sarılı olduğu için elbet yakalandığımız ambalajlar, koliler. Esas çöpleri saysak belki daha rahat.

Sistemin sevmeyeceği insan olmaya çalışıyorum, hatta çalışıyoruz, eşimle birlikte. Aslında tam manasıyla ideal tüketici olmamıştık zaten ikimiz de hiçbir zaman. En dayanamadığım tüketim şeker, çikolata ve tatlıydı sanırım ama tedavi sırasında onlardan da uzak kalınca kendi tariflerimi oluşturmaya başladım alternatif olarak, şeker koymadan tatlı yapma çalışmalarım çok iddialı olmasa da fena gitmiyor gibi.

Tüketim halkasının olabildiğince dışına atmaya çalışıyoruz kendimizi, elbette zorunlu ihtiyaçlar için bunlar geçerli değil. Ben bazı şeyleri frenlemekte zorlanıyor olsam da şu soruyu sormayı öğrendim, “gerçekten gerekli mi?” Özellikle giyim konusunda. Beni kendime getiren True Cost isimli bir belgeseldi. Neye ortak olduğumu görmek beni derinden sarstı ve “hayır bunun parçası olmamalıyım” dedim. İlla ki birşeyler alacaksam da bunu yapanlardan almamalıyım.

Bunları söylüyor ama falanca şey giyiyor ya da yiyor diyebilirsiniz. Doğru. Ama her şey bir anda düzelmiyor. Lakin hayat pratiklerimizde yaptığımız bazı değişiklikler küçük de olsa en başta size, sonra başkalarının hayatında belki farklılık ve farkındalık oluşturuyor.

Ben yapsam ne değişir diyebilirsiniz, siz yapsanız çok şey değişir.

Ha bu arada, içsel seyahatim sırasında sanırım yazım sizden iyi geçmiş (evet tamamen kıskandığımdan söylüyor da olabilirim, gezemedim diye hasetlenmiş olabilirim belki). Şaka canım. Planladığım gibi olmasa da bir iki küçük seyahat yapabildim, iyi olduğum zamanlarda. Plan demişken, hayat planlarımızı alıp kafamıza vuruyor bazen. 

18 Eylül 2017 Pazartesi

Bir İletişim Öğrencisine İzleme Önerileri

Bu liste estetik kaygılardan öte, içerik kaygısı ile oluşturuldu. Lobiler nasıl işler, doğru bildiklerimiz aslında kimin doğruları olabilir, bir dili öğrenmek sadece anlaşmayı mı öğretir yoksa düşünce biçimimini mi şekillendirir, moda fenomeni birilerinin hayatını karartıyor olabilir mi, bilgiyi özgürleştirmek birinin hayatına mal olabilir mi, sadece dokunarak iletişim kurulabilir mi ve pek çok başka soru…
Sadece izleyebilirsiniz ya da aradaki güzel bağlantıları keşfedebilirsiniz. Liste daha uzayacak, şimdilik bu kadar. İyi seyirler.
  1. Spotlight, Tom McCarthy, 2015
  2. Citizen Kane, Orson Welles, 1941
  3. Fight Club, David Fincher, 1999
  4. City Lights, Charles Chaplin, 1931
  5. Modern Times, Charles Chaplin, 1936
  6. The Constant Gardener, Fernando Meirelles, 2005
  7. Wag the Dog, Barry Levinson, 1997
  8. Nobody Speak: Trials of the Free Press, Brian Knappenberger, 2017
  9. Pleasantville, Gary Ross, 1998
  10. Arrival, Denis Villeneuve, 2016 
  11. Snowden, Oliver Stone, 2016
  12. Citizenfour, Laura Poitras, 2014
  13. The Internet's Own Boy: The Story of Aaron Swartz, Brian Knappenberger, 2014
  14. Thank You for Smoking, Jason Reitman, 2005
  15. Free Rainer, Hans Weingartner, 2007
  16. All the President's Men, Alan J. Pakula, 1976
  17. The Hunting Party, Richard Shepard, 2007
  18. Black, Sanjay Leela Bhansali, 2005
  19. My Name is Khan, Karan Johar, 2010
  20. PK, Rajkumar Hirani, 2014
  21. Minority Report, Steven Spielberg, 2002
  22. Her, Spike Jonze, 2013
  23. The Circle, James Ponsoldt, 2017
  24. Casablanca, Michael Curtiz, 1942
  25. Copying Beethoven, Agnieszka Holland, 2006
  26. The King's Speech, Tom Hooper, 2010
  27. The Truman Show, Peter Weir, 1998
  28. Das Experiment, Oliver Hirschbiegel, 2001
  29. Zincirbozan, Atıl İnaç, 2007
  30. Çıplak Vatandaş, Başar Sabuncu, 1985
  31. Press, Sedat Yılmaz, 2010
  32. Good Night, and Good Luck, George Clooney, 2005
  33. Videodrome, David Cronenberg, 1983
  34. Caché, Michael Haneke, 2005
  35. Requiem for a Dream, Darren Aronofsky, 2000
  36. Brazil, Terry Gilliam, 1985
  37. The Social Network, David Fincher, 2010
  38. Open Windows, Nacho Vigalondo, 2014
  39. Fahrenheit 451, François Truffaut, 1966
  40. A Clockwork Orange, Stanley Kubrick, 1971
  41. Ex Machina, Alex Garland, 2014
  42. Lord of War, Andrew Niccol, 2005
  43. Cowspiracy: The Sustainability Secret, Kip Andersen, Keegan Kuhn, 2014
  44. The True Cost, Andrew Morgan, 2015
  45. We Are Legion: The Story of the Hacktivists, Brian Knappenberger, 2012
  46. Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir, İmre Azem, 2012
  47. 11'09''01 - September 11, Kollektif, 2002
  48. Black Mirror (TV Dizisi)
  49. Newsroom (TV Dizisi) 

14 Eylül 2017 Perşembe

Hüzne Selam


İçimde bir hüzün beslerim ben
O da besler beni
Gözümü açtırır, dünyayı çoğaltır
İçime baktırır, içimi yıpratır
Pek konuşturmaz ama çokça yazdırır
                                    çokça düşündürür
 çokça kanatır
İçimde bir hüzün beslerim ben
Gözlerimden taşmasa da bakışlarıma oturmasa da
Çok da kıskanırım hüzünlü bakan insanları, mesela o tiyatro sanatçısını
 ya da kıvırcık saçlı o şarkıcıyı
Martıları da mesela, hüzünlü bakışlarını
Gözlere oturmuş sevecen bir hüzün gördüm mü takılır kalırım
Bir damla yaş düşecek gibi, o gözlere yakışmayan bir kahkaha kopacak gibi
Birden o tatlı hüznü öldürüp öfkeye kapılmasın mı?..
Yoo hayır, sevmem ben öfkeyi, ateş gibi
Hüznü severim ben, yaz ortasında serin bir yağmur damlası gibi
Alıp saklamak isterim onu, kavanozlara doldurmak
Belki annemin domateslere yaptığı gibi konservelerini hazırlamak
Üzüntüyü bilen ama hüznü bilmeyenlere kavanoz kavanoz dağıtmak
Overlok makinesinin inceliğini gösterip “hüzünler ayağınıza geldi” diye sokak sokak dolaşmak
Sokakları da dolaşmayı severim
Herşeye bir hikaye yazarım bazen
Eski evleri çok sever, hayranlıkla bakarım
Binalara bakmak için yere değil, göğe dalarım
Tökezlemelerim düşüşlerim bunlardandır yolda, asla denge kaybı değil yoksa
Hüznümle kol kola sokakları arşınlarız
Bir deniz kenarında sigaramızı yakarız
Kıyı köşe bir kahvecide sade kahvemizi içer, insanlara bakarız
Herşeyden biraz hüzün damıtırız. 

12 Eylül 2017 Salı

Bir İletişim Öğrencisine Okuma Önerileri

Öncelikle beklentiniz “hap” niyetine olan kitaplarsa üzgünüm ama bu liste size göre olmayabilir. Sadece halkla ilişkiler kampanyası basamaklarını bilmek sizi iyi bir halkla ilişkiler uzmanı yapmaz, reklam çekiciliklerini bilmek de iyi bir reklamcı. 5N1K’yı öğrenmek iyi haber yazabildiğiniz ya da haber bulabildiğiniz anlamına gelmez.
“İletişimci dünyayı tasarlar” diyorduk, dünyayı bilmeden dünyayı tasarlamaya ya da değiştirmeye gidemezsiniz. “Politik, tarihi, ekonomik, toplumsal konular benim ne işime yarayacak” diyemezsiniz, bilmelisiniz.
İçinde yaşadığınız toplumu ve dünyayı biraz daha tanıyabilmek adına okuma önerileri.

İstediğiniz kitaptan başlayabilirsiniz J


  1. Alain De Botton, Haberler -Bir Kullanma Kılavuzu, Sel Yayıncılık
  2. Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya, İtkaki Yayınları
  3. Amin Maalouf, Ölümcül Kimlikler, Yapı Kredi Yayınları
  4. Andrew Feenberg, vd., Teknoloji ve Toplum -Yıkıcı Bir Direniş ve Yeniden Yapılanma, Kalkedon Yayınları
  5. Ania Loomba, Kolonyalizm Postkolonyalizm, Ayrıntı Yayınları
  6. Anthony Burgess, Otomatik Portakal, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  7. Anthony Giddens , Philip W. Sutton, Sosyoloji, Kırmızı Yayınları
  8. Ayfer Tunç, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, Can Yayınları
  9. Barry Sanders, Öküzün A’sı, Ayrıntı Yayınları
  10. Ben H. Bagdikian, Yeni Medya Tekeli, Akılçelen Kitaplar
  11. Byung-Chul Han, Şeffaflık Toplumu, Metis Yayınları
  12. Chris Rojek, Şöhret, Ayrıntı Yayınları
  13. Christian Fuchs, Sosyal Medya: Eleştirel Bir Giriş, NotaBene Yayınları
  14. Cory Doctorow, Özgür ve Bedava: İnternet Çağında Bilgi, Koç Üniversitesi Yayınları
  15. David Lyon, Gözetlenen Toplum Günlük Hayatı Kontrol Etmek, Kalkedon Yayınları
  16. Donna Haraway, Siborg Manifestosu, Agora Kitaplığı
  17. Douglas Kellner, Medya Gösterisi, Açılım Kitap
  18. E.H. Gombrich, İmge ve Göz, Yapı Kredi Yayınları
  19. Eduardo Galeano, Tepetaklak -Tersine Dünya Okulu, Sel Yayıncılık
  20. Edward W. Said, Entelektüel, Metis Yayınları
  21. Edward W. Said, Medyada İslam - Gazeteciler ve Uzmanlar Dünyaya Bakışımızı Nasıl Belirliyor?, Metis Yayınları
  22. Emre Bağce (ed.), Frankfurt Okulu, Doğu Batı Yayınları
  23. Ergin Bulut , Michael A. Peters, Bilişsel Kapitalizm, NotaBene Yayınları
  24. Eric J. Hobsbawm, Aşırılıklar Çağı, Everest Yayınları
  25. Eric Schmidt , Jared Cohen, Yeni Dijital Çağ, Optimist Yayınları
  26. Erol Mutlu (der.), Kitle İletişim Kuramları, Ütopya Yayınevi
  27. Erol Mutlu, İletişim Sözlüğü, Ütopya Yayınevi
  28. Erving Goffman, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, Metis Yayınları
  29. Etienne de La Boetie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, İmge Kitabevi
  30. Fahrettin Altun, Modernleşme Kuramı, İnsan Yayınları
  31. Francis Bacon, Yeni Atlantis, Kabalcı Yayınları
  32. Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maske, Versus Kitap
  33. Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, Versus Kitap
  34. George Orwell, 1984, Can Yayınları
  35. George Orwell, Hayvan Çiftliği, Can Yayınları
  36. George Ritzer, Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, Ayrıntı Yayınları
  37. George Ritzer, Toplumun McDonaldlaştırılması, Ayrıntı Yayınları
  38. Gulbenkian Komisyon Raporu, Sosyal Bilimleri Açın, Metis Yayınları
  39. Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, Tutku Yayınevi
  40. Guy Debord, Gösteri Toplumu, Ayrıntı Yayınları
  41. Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü, İletişim Yayınları
  42. Gündüz Vassaf, Cennetin Dibi, İletişim Yayınları
  43. Hal Niedzviecki, Ben Özelim, Ayrıntı Yayınları
  44. Hal Niedzviecki, Dikizleme Günlüğü, Ayrıntı Yayınları
  45. Halime Yücel , Michel Bourse, İletişim Bilimlerinin Serüveni, Ayrıntı Yayınları
  46. Harold A. İnnis, İmparatorluk ve İletişim Araçları, Ütopya Yayınevi
  47. Henri Lefebvre, Modern Dünyada Gündelik Hayat, Metis Yayınları
  48. Jacques Ellul, Sözün Düşüşü, Paradigma Yayınları
  49. Jacques Perriault, İletişim Bilimlerinin Unutulmuş Kökenleri, Ayrıntı Yayınları
  50. Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon, Doğu Batı Yayınları
  51. Jean Baudrillard, Tüketim Toplumu, Ayrıntı Yayınları
  52. Jean François Lyotard, Postmodern Durum, Bilgesu Yayıncılık
  53. John B. Thompson, İdeoloji ve Modern Kültür - Kitle İletişim Çağında Eleştirel Toplum Kuramı, Dipnot Yayınları
  54. John B. Thompson, Medya ve Modernite, Kırmızı Yayınları
  55. John Berger, Görme Biçimleri, Metis Yayınları
  56. John Fiske, İletişim Çalışmalarına Giriş, Pharmakon Kitap
  57. John M. Hobson, Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, Yapı Kredi Yayınları
  58. Julian Assange, Şifrepunk - Özgürlük ve İnternetin Geleceği Üzerine Bir Tartışma, Metis Yayınları
  59. Jürgen Habermas, İdeoloji Olarak Teknik ve Bilim, Yapı Kredi Yayınları
  60. Jürgen Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, İletişim Yayınları
  61. Kaja Silverman, Görünür Dünyanın Eşiği, Ayrıntı Yayınları
  62. Krishan Kumar, Sanayi Sonrası Toplumdan Post-modern Topluma, Dost Kitabevi
  63. Krishan Kumar, Ütopya ve Karşıütopya, Kalkedon Yayınları
  64. Levent Yaylagül, Kitle İletişim Kuramları - Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot Yayınları
  65. Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İthaki Yayınları
  66. Manuel Castells, İsyan ve Umut Ağları -İnternet Çağında Toplumsal Hareketler, Koç Üniversitesi Yayınları
  67. Marshall Mcluhan, Gutenberg Galaksisi/Tipografik İnsanın Oluşumu, Yapı Kredi Yayınları
  68. Martin Slattery, Sosyolojide Temel Fikirler, Sentez Yayım
  69. Massimo Baldini, İletişim Tarihi, Avcıol Basım Yayın
  70. Neil Postman, Televizyon Öldüren Eğlence, Ayrıntı Yayınları
  71. Noam Chomsky , Edward S. Herman, Rızanın İmalatı, BGST Yayınları
  72. Nurdan Gürbilek, Vitrinde Yaşamak, Metis Yayınları
  73. Özgür Taburoğlu, Resim, Söz ve Yazı, Doğu Batı Yayınları
  74. Paul Virilio, Enformasyon Bombası, Metis Yayınları
  75. Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi, Ayrıntı Yayınları
  76. Peter Huber, Orwell’in İntikamı, Everest Yayınları
  77. Ragıp Duran, Burası Dünya Polis Radyosu / Global Medya Eleştirileri, Yapı Kredi Yayınları
  78. Ray Bradbury, Fahrenheit 451, İthaki Yayınları
  79. Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Kırmızı Yayınları
  80. Rıfat N. Bali, Tarz-ı Hayat'tan Life Style'a, İletişim Yayınları
  81. Richard Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları
  82. Richard Sennett, Karakter Aşınması / Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri, Ayrıntı Yayınları
  83. Robert Nisbet , T. B. Bottomore, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, Kırmızı Yayınları
  84. Roland Barthes, Camera Lucida, Altıkırkbeş Yayınları
  85. Roland Barthes, Çağdaş Söylenler, Metis Yayınları
  86. Roland Barthes, Göstergeler İmparatorluğu, Yapı Kredi Yayınları
  87. Sven Windahl , Denis Mcquail, İletişim Modelleri -Kitle İletişim Çalışmalarında, İmge Kitabevi
  88. Theodor W. Adorno, Kültür Endüstrisi, İletişim Yayınları
  89. Theodore Zeldin, İnsanlığın Mahrem Tarihi, Ayrıntı Yayınları
  90. Thomas More, Utopia, Öteki Yayınları
  91. Tommasso Campanella, Güneş Ülkesi, Kabalcı Yayınları
  92. Walter Benjamin, Pasajlar, Yapı Kredi Yayınları
  93. Walter Benjamin, Son Bakışta Aşk, Metis Yayınları
  94. Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, Metis Yayınları
  95. William Golding, Sineklerin Tanrısı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  96. Yusuf Atılgan, Aylak Adam, Yapı Kredi Yayınları
  97. Yuval Noah Harari, Homo Deus, Kolektif Kitap
  98. Yuval Noah Harari, Sapiens -  Hayvanlardan Tanrılara, Kolektif Kitap
  99. Zygmunt Bauman , David Lyon, Akışkan Gözetim, Ayrıntı Yayınları
  100. Zygmunt Bauman, Sosyolojik Düşünmek, Ayrıntı Yayınları