Hakkımda

Fotoğrafım
Şimdiye kadar İstanbul’da yaşadı, orada da doğdu . Toplamda 12 yılını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi koridorlarında geçirdi. Sosyolojide yaptığı yandal sırasında yoğun oryantalizm ve Said tartışmalarının etkisiyle yüksek lisans tezini medyada oryantalizm üzerine yaptı. Doktorada kafasından türlü çeşitli konu geçişi sonrasında yeni medyanın toplumsal etkileri üzerine çalıştı ve bu konuda çalışmayı sürdürüyor. Takıntılı bir biçimde iletişime erişmede eşitsizlik üzerine konuşup duruyor. “Ne var canım onlar da erişseydi” karşı çıkışlarını duydukça çıldırıyor. O anlarda bir ejderha gibi ağzından ateş püskürtmek istiyor. İletişim sosyolojisine ilgi duyuyor ve bilimin, ticaret için değil toplum için olduğuna inanıyor. “Yaptığından hoşnut olan bir öğretim elemanı emekliye ayrılmalıdır” sözünü benimsiyor, o yüzden yazdığı her şeyi iki gün sonra beğenmiyor.

19 Temmuz 2015 Pazar

Yalnızlık ve güvensizlik simgesi: Selfie


“Size zahmet olmazsa bir fotoğrafımızı çeker misiniz?”
“Aaaa tabii ne demek?”
Kısa süreliğine el değiştiren fotoğraf makinesi, makineyi verirken akıldan hiç de olumsuz bir şey geçirmeme, gidip poz verme ve hiç tanınmayan bir insana, daha doğrusu fotoğraf makinesine ama dolayısıyla ardındaki insana içten bir gülümseme.
“Çekiyorum”
Klik.
“Bir tane daha çekeyim”
Klik.
Makine yeniden sahibine geri döner. Teşekkür etmeler, “biz de sizi çekelim mi”ler. Ardından ayrılma ve bir daha başka bir yerde fotoğraf çektirmek isteyince yine hiç de tanınmayan kişilerle yine aynı diyaloglar.
Bir gezide fotoğraf çektirmek ya da bir anı fotoğraf karesine nakşetmek isteği böyle gerçekleşiyordu. Lakin birkaç kendini bilmez alıp kaçıverdi makineyi. Birileri bir sopa yapma ihtiyacı duydu, makineyi yerleştirebilip fotoğraf çekebilmek için. Bu icat en gereksiz icatlar arasında yerini aldı, aldı almasına da şimdi her köşe başında görülen selfie çubuğu işte o gereksiz kabul edilen icat.
Birbirine güvenmez olan insanlar “ben çekerim kendimi” dediler. Kollar öne, makine öylece tutulup kadrajın içine kafayı sokabilme çabaları ve evet işte oldu. Kimseye gerek yok, ne makineyi tanımadığınız birine vermeye ne de yalnız fotoğraf çekememek artık söz konusu değil. Önce güvensizlik “bir fotoğrafımızı çeker misiniz” sorusunu sordurtmayan, ardından yalnızlık kendini bomboş bir  kadrajın içine sığdırmaya çalışan. Oysa koca bir yalnızlık o kadrajın içene dolan.