Yıllar geçiyor, ne kadar geçtiğinin aslında ne önemi var. Bazısı iki katında görmez, anlamaz; bazısı yarısında neler görüp neler geçirir.
Neredeydi bilmem ama okudum bir yerde,” modern insan kaç
dolunay gördüğünü ölçmeye çalışır oysa sona ne kadar yaklaştığını ölçmektir bu”
diye. Lakin dolunay ile de ilgisi yok nefes almanın. Kimi hiç görmez dolunayı;
kimi yeter dercesine görür. Ama şu var ki insan takvimi olmasa da bazı yaş
dönümlerini hisseder içinde. Bir yıl eksik, bir yıl fazla ama hisseder. Belki
yaşadıkları belki bedeni… Artık her ne ise.
En başta kendine en uzak görünenin en yakın olduğunu
öğrenir. Beni bulmaz dediklerinin bulacağını, görmem diyeceklerini gördüğünü.
Önce inkar eder, sonra kabullenir ve öyle yaşamayı öğrenir. Gece tedirgin uyumayı, sabah tedirgin uyanmayı öğrenir.
Hiç bilmediği bir dünyayı görür, “ne körmüşüm” der, “ne
steril hayatmış” der. “Böylesi de olmaz” dediklerinin kanlı canlı, beden içinde
karşısında durduğunu görür. İçi kalkar, midesi bulanır ama katlanır. Katlanmayı
öğrenir.
Kendini bir kelimenin içine hapsetmenin anlamsızlığını bilir
ama etraftaki saldırılar için belki hiç istemese de kendini tek bir kelimenin
içine hapsetmeyi, sırf inattan “ben buyum” demeyi öğrenir. Kendini hapsetmemek
için direnir ama kendi eliyle kendini hapsetmeyi öğrenir.
Çok sevdiği tanımlamaların başka manalarda kullanıldığını
görür, çok sevse de bu kavramlardan nefret etmeyi öğrenir.
Çok zaman evvelden inkar ettiklerine ihtiyaç duyduğunu
anlar, dönmeyi öğrenir. Öyle birden değil, ağır ağır… Aynı noktaya değil,
değişerek varmayı öğrenir.
Unutmayı öğrenir mesela, yok saymayı da yok sayılmayı da…
Katlanılmaz olana katlanmayı, hoşgörülür olanı hoşgörememeyi
ne yazık ki öğrenir.
“Hak, hukuk” diyenlerin samimiyetsizliğini, bir insan neyden
en çok söz ediyorsa onun onda eksik olduğunu öğrenir.
Hakkının teslim edilmemesinin ne olduğunu ve yapılan
haksızlığın nasıl can acıttığını öğrenir, hiç görmediği kadar.
Kullanmayı değil belki ama kullanılmayı öğrenir ama en
azından bunu anlamayı öğrenir.
Çok basit şeyler de öğrenir elbet… Zaten şu zamana gelene
kadar öğrenmemesi tuhaftır.
İyi şeyler de öğrenir elbet…
“Bu yaştan sonra kaç kişi katarım ki hayatıma?”
hayıflanmalarının anlamsızlığını öğrenir. Zira ne güzel insanlar katar
hayatına.
Yıllar sonra yeniden yazmayı öğrenir ya da hatırlar,
konuşamadıklarına inat.
Konuşmadan anlatabilmenin tek yolunun yazmak olduğunu
öğrenir yeniden, susmaya inat…
Haykırmayı öğrenir içten, içinden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder