Bir dost muhabbeti diyelim, bir evde, falanca zamanda –ki ne
önemi var zamanın. Bazen derin, bazen olabildiğine sığ konular ve ancak
dostlarla yapılabilir böylesine gel gitli sohbetler, kah ağlanır, kah gülünür,
kah sövülür, sigara sigara üzerine söndürülür, çayın ya da her ne içiliyorsanın
tadı belli bir vakit sonrası anlaşılmaz olur. Belki de o anlaşılmayan vakitte
belki de öncesinde, dedim ki
“iyi insandır.”
Ve o dostum, yüreğimin yarısı, ablam, kardeşim, canımın
parçası dedi ki
“iyi insanları sevmem!”
Verdiği tepkiler bazen anlaşılmazdı, ne demek istediğini
anlamak yıllara rağmen bazen zordu.
“Ne demek iyi insanları sevmem” dedim.
“Ne demek iyi” dedi, “neye iyi, kime iyi?”
Zaman zaman tutan huysuzluğu tuttu yine diye düşündüm. Bazen
olurdu ona, katılmazdı hiçbir şeye. Baktık birbirimize ve dedi ki:
“Bak sana bir şiir okuyayım”
Ve o zaman okudu bana Bertolt Brecht’in “İyi Adama Bir İki
Soru” şiirini. Bitirdi ve yine söyledi:
“İyi insanları sevmem”
Çok acımasız buldum o vakit lakin aklımda yer etti:
“Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin”
-------
Günler geçti, belki aylar, belki yıllar…
Yaş aldım, insanlığımdan verdim.
Konuştum olmadı, susmayı öğrendim.
Susunca olmadı, uzaklaşmayı denedim.
Bel bağladığım iyi insanlar aradım ve hatta buldum, medet
umdum…
Anladım…
Anladım Brecht’i, anladım dostumu…
İyi olmak, kötü olmaktır aslında yani herkese iyi olmak.
Herkese iyi olan, birilerine ve illaki birine kötüdür, belki
de hiç olmak istemediğine.
Herkese iyi olmak bazen birilerinin hakkını yedirmektir
birilerine; biri üzülmesin diye birini üzmektir hem de haksız yere.
İyi olmak….
Anladım…
Ve iyi insanları sevmiyorum artık ben de… Zira iyisin de
iyiliğin kime…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder