“Kızlar” diye yazdığımız gruplar
Yazan herkesin bildiği gibi ilk cümleler yüktür, ne
yazılacağı zordur. O yüzden akışa bırakıyor ve kurgudan kaçınıyorum. Sadece
adımlarımın çok uzun zaman sonra iş dışında beni ekranın karşısına klavyenin
yanına getirdiğini ve sonrasındaki cümlelerin eve gelirken kurulduğunu
biliyorum. Belki de uzunca zamandır kurulan bazı cümleler biraz daha
erginleşmiştir.
Başlıkta olan “’kızlar’ diye yazdığımız gruplar” bir durak,
bir nefeslenme anları. Yazmak mecaz, bazen yazmak, bazen söylemek. Koşturmalı hayatın
içinde yazmak, bazen söylemekten daha kolay. “Kızlar”a anlatmak lazım, söylemem
lazım, fikir versinler denen yer “kızlar”a sormak. Bazen anlık bazen gecikmeli
de olsa dönüşün olacağı yerin olduğunu bilmek onlara sormak. İlla anlaşılmak
değil, sadece duyulduğunu bilmek... Onay ihtiyacı değil, sesinin duyulduğunu
bilmek… Çıkar, kınama, yargılanma değil de rahatlamak… Bu metinde olduğu gibi
düzgün ve kurallı cümleler kurmak değil de sadece içini boşaltmak…
Kucaklanacağını ve yargılanmayacağını bilmek…
Bazen coşkuya, bazen tükenmişlikle yazdığımız ya da belki
söylediğimiz “kızlar” rasyonel diye tabir edilen değerlendirmelerden farklı. “Kızlar”
hitabını belirleyen yıllar değil, dönemimizin kutsadığı “profesyonellik”lerimiz
değil… Tüm profesyonelliklerimiz içindeki “kız neşesi” belki… Bazen acılarımıza
kahkaha, bazen baş edemediklerimize küfür… Bazen geçen yıllara ve yeniden bir
araya gelişlerimize saygı…
Güvenin tam orta yeri sanki “kızlar” diye bastığımız nidalar…
Hani sanki fiziksel olarak yan yana olmasak bile birbirimizi kucaklamadan kucakladığımız
anlar… Hem kendimize hem başkasına karşı gözettiğimiz ve gözetildiğimiz anlar… Duvarlar
kurmak ama çoğunlukla yıkmak… Kendi duvarlarımızı “kızlar”dan öğrenmek ama
denilene de kırılmamak…
Hep bir üç nokta (…) “kızlar”a yazmak, söylemek, konuşmak…
Çünkü sonlanmayan, çünkü ara verilmeyen, çünkü hep devam eden ve birlikte devam
eden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder