Bazı zamanlarda bazı görseller çok etkiler insanı. Görsel sayfalarca
yazıyla anlatılamayanı bir ana sığdırır ama bir yandan da sayfalarca yazıya
kapı aralar. Bir kaç görsele yazı borcum var içimde. “Bununla ilgili yazayım”
dediğim ama bir türlü oturup yazmadığım. Ama Twitter’da gördüğüm yukarıdaki
görsel o hengamenin arasında kalmasın istedim. Gördüğümde çok şey düşündürdü
bana. Yazının içimde yazıldığını fark ettikten sonra, içimi deşifre vaktinin
geldiğini hissettim.
Bunu göreli 3-4 gün olmuş olmalı. Ara ara döndüm baktım. Sonrasında
daha uzatmayıp yazayım istedim. Aslında görseldeki yazı beni çeken. Görselin bir
analizi değil peşinde olduğum. Mükemmel bir tespitin slogana dönüşümü: “Bir
kadının kendini sevmesi devrimdir”. Aslında her insanın kendini sevmesi
devrimdir. Lakin kadınlık üzerinden kurgulanmış bu sloganı bozmaya hiç niyetim
yok. Bir kadın olarak kendimi sevmenin değerini anladığımı bu slogan bana
yeniden idrak ettirdi.
Ne peki bu sloganın ya da gayet yerinde olan tespitin bana
çağrıştırdığı? Öncelikle şunu söylemeliyim. Evet kendimi seviyorum. Özellikle Kadıköy
civarında gözüme çarpan duvar yazılarında gördüğün #iyikivarım’ı da görünce
epeyce eğlenmiştim. Fakat bu kendini sevmek konusu benim için özellikle
günümüzde sosyal medyanın da körüklemiş olduğu bir narsizmden uzak. Gölde kendine
hayran bakan bir Narkisos hayranlığı ya da beğenisi değil. O yüzden üzerinde
konuştuğumuz cümle bana ilk başta beğenmek kelimesini getirdi.
Bir beğeni değil kendimi sevmem. Beğeni biraz daha fiziksele
yönelik gibi geliyor kulağıma ve öyle gelince tırmalıyor da. Sürebilen bir şey
de değil beğeni. Bugün beğendiğimizi yarın beğenmeyebiliriz sonuçta. Ve önemlisi
belki şu ki beğenmediklerimizle de sevebiliriz. Kendini sevmek bu yüzden devrim
belki. Kendime duyduğum ne Narsisizm ne beğeni. Daha dostça bir sevgi. Nasıl ki
dostlarımızın iyi yönleri ve kötü yönleri varsa ve biz koşulsuzca
kabuleniyorsak öyle bir sevgi. Beğendiklerimle ve beğenmediklerimle bir sevgi. Dış
görünşten ve dış faktörlerden uzak bir sevgi.
Dış görünüşü tamamen yadsımak değil söylediğim ama başkası ya da
başkaları içinden daha çok kendim istediğim için bir şey yapmak ya da yapmamak.
Zaman zaman gelen eleştirilere rağmen (ki içimden hep “sizene” diyorum) saçımı
boyamamak mesela. Canım istiyorsa makyaj yapmak istemiyorsa yapmamak. Bazen daha
özenli giyinmek bazen ise hiç özen göstermemek. Hem öylesini hem de böylesini
seviyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm şeyi beğenmiyor olabilirim ama seviyorum.
Lakin tek mevzu dış değil işte, iç de önemli. Çok mu klişe? Önemli
olan iç güzelliği falan hani. Öyle değil. Koşulsuz ve şartsız sevebilmek. Kendimle
barışıp kendimi temize çektiğimden beri koşulsuz sevebiliyorum. Kendimi de
başkalarını da. Her şeyimi beğenmiyorum ama beğenmiyor olmama rağmen seviyorum.
Bir ateşkes değil, bir anlaşma gibi. Hatalarımla, keşkelerimle, iyi ki’lerimle,
pişmanlıklarımla... Hepsini cem ederek anlaşıyorum kendimle. Belki dışarıdan
gelen eleştirileri çok sevmiyorum ama kendimi acımasızca eleştiriyorum, lakin
kırmıyorum. Kırarsam o kırıklar önce bana sonra başkalarına batıyor çünkü. Kendimi
ve başkasını kanatmayı hiç gerekli görmüyorum.
“Bir kadının kendini sevmesi devrimdir”. Çünkü bir kadın
kendini sevebilmek için kendi dışında konuşulanlardan, onu şekillendirmeye
çalışanlardan, toplumsal baskılardan önce uzaklaşmak zorundadır. Tamamına tıkayabildim
mi kulaklarımı? Belki hayır. Ama çoğuna tıkayabilmeyi öğrendim. Öğrendiğimiz vakit
kendi doğrularımızla yürümeyi öğreneceğiz. Topuklu ayakkabı giymeyi onaylamayan
kadınlara da tıkadım, aile olmanın yolunun çocuktan geçtiğini savunanlara da. Belirlenmiş
kalıp doğrular kime göre ve neye göre doğru, neye hizmet ediyorlar acaba? Belki
önceden çoğumuz sorduk bu soruyu kendimize. Uygulamaya geçmek çok kolay değil,
birden her şeyi yıkarak da olmuyor, adım adım oluyor. Belki devrim değil, evrim
benimki. Ama daha ayağı yere basıyor, daha içselleşiyor. Lakin evrim de olsa
devrim de olsa, bir kadının kendini sevmesi bir dönemeç oluyor, bir kilittaşı. “Bir
insanı sevmekle başlayacak her şey” diyor ya hani şair her şey kendini sevmekle
başlıyor ama her şeyiyle sevmekle, iyisiyle de kötüsüyle de. İnsan kendini
sevdi mi kırıklarını başkalarına batırmıyor.
Omul tău a spus brusc că vrea să divorțeze și că vrei să mergi când mai există dragoste în familie? Atunci nu mai căuta pentru că Dr. Ajayi marele vrăjitor este cel potrivit pentru tine. De profesie, sunt bancher, când căsnicia mea de 7 ani s-a prăbușit, asta mi-a frânt inima și chiar mi-a afectat munca pentru că mă gândeam mereu și nu mă concentram. Îmi iubesc cu adevărat soțul, așa că caut modalități pe care să le pot recupera după ce am trăit separat timp de aproximativ 5 luni. Am dat peste mărturia unui bărbat care a spus că a reușit să obțină o promovare cu ajutorul marelui vrăjitor Dr. Ajayi, așa că i-am luat legătura și l-am contactat, i-am explicat problemele de căsătorie și el m-a asigurat că lucrurile vor avea loc. devine mai bine pentru mine, dar mi-a spus câteva lucruri care trebuie făcute pentru a-mi atinge scopul, i-am urmat instrucțiunile și astăzi trăiesc din nou fericit cu soțul meu, este un om minunat și binecuvântat de zeii săi. Contactați Dr. Ajayi pentru orice problemă de viață pe numărul său Viber sau WhatsApp +2347084887094 sau e-mail: drajayi1990@gmail.com nu veți regreta că l-ați întâlnit.
YanıtlaSil