Susmak ile çığlık atmak arasında kaldığımız yerde tüm yollar
vicdan azabıdır. Konuşmak artık söz konusu değildir. İki seçenek vardır: Susmak
ya da çığlık atmak.
Susmak, vicdan azabıdır.
Göre göre susmak, bile bile susmak…
Yarın birgün “Sen ne yaptın?” diye sorduklarında sustum
demek, vicdan azabıdır. Susmak, zulme ortak olmaktır.
Susmak, kurt kuzuyu yerken kurdun tarafını tutmaktır.
Susmak, öyle ince bir sızı değil, tüm yüreğinin yanmasıdır.
Susmak, kendinden utanmak, aynalardan kaçmak.
Susmak, insanın yüzüne bakamamak, ağır bir utançtır.
Çığlık atmak, direnmektir.
Çığlık atmak, göze almaktır.
Çığlık atmak, başına ne geleceğinin/gelebileceğinin belli
olmamasıdır.
Çığlık atmak, hayalleri bir kenara koymaktır.
Çığlık atmak, belki yalnız kalmaktır.
Susmak ile çığlık atmak arasında kalınca heryer vicdan
azabıdır. Öyle koyu, öyle derin, öyle acıtıcı, öyle deşen, öyle kanatan, öyle
kapkara, öyle utandırıcı.
Susmak ile çığlık atmak arasında kalınca suskun çığlıklar
dolanır içimizde.
Susmak ile çığlık atmak arası derin bir vicdan azabı.