Hakkımda

Fotoğrafım
Şimdiye kadar İstanbul’da yaşadı, orada da doğdu . Toplamda 12 yılını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi koridorlarında geçirdi. Sosyolojide yaptığı yandal sırasında yoğun oryantalizm ve Said tartışmalarının etkisiyle yüksek lisans tezini medyada oryantalizm üzerine yaptı. Doktorada kafasından türlü çeşitli konu geçişi sonrasında yeni medyanın toplumsal etkileri üzerine çalıştı ve bu konuda çalışmayı sürdürüyor. Takıntılı bir biçimde iletişime erişmede eşitsizlik üzerine konuşup duruyor. “Ne var canım onlar da erişseydi” karşı çıkışlarını duydukça çıldırıyor. O anlarda bir ejderha gibi ağzından ateş püskürtmek istiyor. İletişim sosyolojisine ilgi duyuyor ve bilimin, ticaret için değil toplum için olduğuna inanıyor. “Yaptığından hoşnut olan bir öğretim elemanı emekliye ayrılmalıdır” sözünü benimsiyor, o yüzden yazdığı her şeyi iki gün sonra beğenmiyor.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

İyisin de iyiliğin kime...


Bir dost muhabbeti diyelim, bir evde, falanca zamanda –ki ne önemi var zamanın. Bazen derin, bazen olabildiğine sığ konular ve ancak dostlarla yapılabilir böylesine gel gitli sohbetler, kah ağlanır, kah gülünür, kah sövülür, sigara sigara üzerine söndürülür, çayın ya da her ne içiliyorsanın tadı belli bir vakit sonrası anlaşılmaz olur. Belki de o anlaşılmayan vakitte belki de öncesinde, dedim ki

“iyi insandır.”

Ve o dostum, yüreğimin yarısı, ablam, kardeşim, canımın parçası dedi ki

“iyi insanları sevmem!”

Verdiği tepkiler bazen anlaşılmazdı, ne demek istediğini anlamak yıllara rağmen bazen zordu.

“Ne demek iyi insanları sevmem” dedim.

“Ne demek iyi” dedi, “neye iyi, kime iyi?”

Zaman zaman tutan huysuzluğu tuttu yine diye düşündüm. Bazen olurdu ona, katılmazdı hiçbir şeye. Baktık birbirimize ve dedi ki:

“Bak sana bir şiir okuyayım”

Ve o zaman okudu bana Bertolt Brecht’in “İyi Adama Bir İki Soru” şiirini. Bitirdi ve yine söyledi:

“İyi insanları sevmem”

Çok acımasız buldum o vakit lakin aklımda yer etti:

“Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin”

-------

Günler geçti, belki aylar, belki yıllar…

Yaş aldım, insanlığımdan verdim.

Konuştum olmadı, susmayı öğrendim.

Susunca olmadı, uzaklaşmayı denedim.

Bel bağladığım iyi insanlar aradım ve hatta buldum, medet umdum…

Anladım…

Anladım Brecht’i, anladım dostumu…

İyi olmak, kötü olmaktır aslında yani herkese iyi olmak.

Herkese iyi olan, birilerine ve illaki birine kötüdür, belki de hiç olmak istemediğine.

Herkese iyi olmak bazen birilerinin hakkını yedirmektir birilerine; biri üzülmesin diye birini üzmektir hem de haksız yere.

İyi olmak….

Anladım…

Ve iyi insanları sevmiyorum artık ben de… Zira iyisin de iyiliğin kime…